Ünlü Şairlerden Ramazan Şiirleri Ramazaniyeler
Edebiyatımızda Ramazan ayı konu edinilerek söylenmiş kasidelerin teşbib yani bir kasidede övgüye başlamadan önce yapılan takdimine Ramazaniye deniyor. On veya üzerindeki beyitlerle söylenenlerin mevzuu orucun faziletleri, sahur, iftar, tevbe, Kur’an-ı Kerim, kadir Gecesi, bayram gibi konular. İlk Ramazaniyelerin izine XVI. asırda rastlanıyor. Bilhassa XVIII. asırdaki divan şâirlerinin eserlerinde yer bulmuş bu tür şiirler. Daha sonra Sabit, Nazim, Nedîm, Enderunlu Fâzıl, Enderunlu Vâsıf, Şeyh Galip, Sümbülzade Vehbî, Edirneli Kâmî, Koca Râgıp Paşa, muhtevasında Ramazan ve oruç ile ilgili ayet ve hadislerin bulunduğu şiirler kaleme alıyor. Bahusus, “Ramazan’ın cemiyet hayatına etkisi, merasimler, âdetler dile getirilerek yazılan çeşitli nükteler”, o günkü maddi-manevi hayatı edebî bir tarzda bugüne kadar taşımayı bilmiş.
Klasik Türk edebiyatında mühim bir mecra edinen Ramazaniyelerde; oruç, davul, sahur, iftariyelik, açlık gibi mefhumlar edebiyatla pekiştirilmiş. Bu edebi eserlerde evvela, ona kavuşmadan dökülen medhiyelerle geçmiş Ramazanlara bir arzu tasvir edilerek, iştiyak hissi peyda edilmiş. Sultanlar dahî bigâne kalmamış o mah-ı sıyama. Bahtî mahlasıyla yazan Sultan I. Ahmet, Ramazan’ın gelişini yani rüyet-i hilâli şöyle selamlamış: “On bir aydır gideli biz de çekerdik hicran/ Merhaba etti yine bizimle Şehr-i Ramazan.” Yine İsmail Hakkı Bursevî Hazretleri de gazellerine şerefyab eylemiş onu: “Sâye saldı ehl-i iman üstüne/ Hamdülillah geldi mâh-ı Ramazan/ Doğdu ol nur ehl-i irfan üstüne/ Hamdülillah geldi mâh-ı Ramazan.”
Ramazan’ın diğer bir vasfı ise bu ayda okunan İlahî kelam Kur’an-ı Kerim ve saadet asrından bu yana uzanan bir gelenek olan mukabele. Hz. Resulullah’ın kendisine Cebrail (as) eliyle gelen vahy-i İlahi’yi okumasıyla başlamış olan karşılıklı okuma, şair Sabit’in üslubunda farklı bir yer bulmuş. “Alınır mı Ramazan sofularından mushâf / Rahlenün nevbetini beklemeyince insan.” diyerek dönemde müşahede ettiği bazı davranışları, gayri münasip manzaraları da kaydetmiş şair.
Bu zamanın rahmet ve mağfiret ayı olduğu, bu vesile ile çekilen ‘subhanallah, elhamdülillah’ gibi zikrullah da şiirlerde sıklıkla mevzu bahis oluyor. Niyaz-ı Mısrî, şöyle beyan etmiş meramını Ramazaniyesinde: “Gah tesbih ü senâ vü zikr ile/ Gah tahmid ü dua vü zikr ile/ Can bulurdu mürde diller nur ile/ Hasreta gitti mübarek Ramazan.” Ondaki hicran ve arzu hislerini bir yana koyarken, abid müminlerin bu mübeccel dilimde ibadetlerinde gösterecekleri ufak bir gayretin ne muazzam hasenâta vesile olacağı ise gözden kaçmamış. Zira Efendimiz (sas) hadis-i şeriflerinde buyurduğu üzere, “Ramazan ayı girince Cennet kapıları açılır, Cehennem’in kapıları kapanır ve merede-i şeyâtîn zincire vurulur.” (Buhari, Savm, 5) ifade-i âliyesinde, müminlerin ibadetlerine bir teşvik ve kolaylık hazır olmuş o ayda. Buna telmihle Enderunlu Vasıf ise beytini şu şekilde söylemiş: “Çileye vesvesesiz girdi kapandı zâhid, / Habs olur tâ Ramazân âhır olunca şeytan.”
Ramazan’a gafil yakalananlar
Diğer taraftan Ramazan’ın o manevî ikliminden nasiplerini alamamışlar da vardır. Hilalin görünmesiyle kesinleşen oruç ayı, tıpkı bugünlerdeki gibi bazı münakaşalara mevzu teşkil ediyormuş: Sabit’in, Baltacı Mehmed Paşa için yazdığı 70 beyitlik Ramazaniyesi tam da bu noktadan başlar: Yevm-i şekk sohbetin sıra sıkarken yârân / Sık boğaz itdi basup sahne-i şehr-i Ramazân” diyerek, Ramazan’ın birden başlaması karşısında yevm-i şekk (şüpheli gün) tartışmalarının o gün de yer aldığını gösteriyor. Hatta, bugün şüpheli gündür yiyelim diyenlerin, Ramazan’ın gelmesiyle sıkıntı hissettikleri aynı şiirde vurgulanıyor. Daha yakın dönem edebi metinlerine baktığımızda Türk edebiyatında yer edinmiş en önemli eserler arasında, şair-i azam Yahya Kemal’in satırlarında rastlamak mümkün. Özellikle şairin Üsküdar Atik Valide Sultan Camii’ne uğrayıp, oruç tutmadığı gündeki iftar arifesini anlatan mısralarında:
“Bir top gürültüsüyle bu sâhilde bitti gün/Top gürleyip oruç bozulan lâhzadan beri,/ Bir nurlu neş’e kapladı kerpiçten evleri./ Yâ Rab nasıl ferahlı bu âlem, nasıl temiz!/ Tenhâ sokakta kaldım oruçsuz ve neş’esiz./ Yurdun bu iftarından uzak kalmanın gamı/ Hadsiz yaşattı rûhuma bir gurbet akşamı”
İstiklâl şairi Mehmed Akif Ersoy ise yine İslam’ın derdiyle dertlidir Ramazaniye’sinde: “Yâ Rab! Şu muazzam Ramazan hürmetine/ Kaldır aradan vahdete hâil ne ise/ Yâ Rab! Şu asırlarca süren tefrikadan/ Artık ezilip düşmesin ümmet ye’se.”
Elveda ey şehri Ramazan, elveda!
Ve artık Ramazan’a veda başlamıştır. Bu kutlu ayın içine gizlenmiş Leyle-i Kadri Efendimiz’in (sas) buyurduğu gibi son on günde arar ve anar şairler. Âmil Çelebioğlu’nun Ramazannâme’sinden alınan mânilerde övgülere medar olmuş o mergûb gece: “Terk edip hâb-ı gafleti/ Edelim Hakk’a tâati/ Kulun makbulüdür hâceti/ Mübarek Kadir Gecesi”. Sonunda nihayete erişir o kutlu günler, ah ile hasretler dile gelir. Ehl-i dilleri hüzün bağlar o günlerde; nitekim Niyazi Mısrî gibi “Yine firkat nârına yandı cihân/ Hasretâ gitti mübarek Ramazân/ Nûr ile bulmuştu âlem yeni can/ Firkatâ gitti mübârek Ramazân” der ah ü figan eder, Hüdâyî Hazretleri’nin bu meyandaki güftesine sığınırlar: “Ol ey Hüdâyî subh ü şam/ Zikr-i Huda’da ber–devâm/ Meded gitti şehr-i sıyâm/ Elveda ey mâh-ı Ramazan”.
İşte bu günlerin sonu, bayram diyerek müjdelenmiştir. Bir aylık o maddi külfet kalkmıştır müminlerin üzerinden. Günahlarından arınmanın hafifliğiyle bayram, o bayram olur. Nihayet Ramazan davulcuları kapıya dayanır, mânileri patlatırlarmış, kapı açılıverince. “Buna bayram ayı derler/ Bal ile şekerden yerler/ Eskiden âdet olmuş/ Bekçiye bahşiş verirler.” İçeriye giden ev sahip veya sahibesi biraz ağırdan aldı mı başka bir mâni yetişir: “Kedi damdan dama atlar/ Bekçinizin ödü patlar/ Merak etme bekçi baba/ Efendi kesesini yoklar.” Keşke şimdiki davulcular öyle otobüsle toplanıp yabancı şehirlere gitmese de, biz de şöyle demli mânileriyle işinin ehli davulculara gerekli bahşişi kemal-i hürmetle hediye etsek.
Mâh-ı nevden Dicle’de gösterdi zevraklar misâl
Kim görüptür kim ola bir âsumanda bin hilal
(Fuzûlî)
Aydınlık yüzüyle gelen Ramazan bir ‘ruh şöleni’dir. Ruhun aslına rücû etme; Allah’a dönme vaktidir. Çünkü o ruhlara Râb kendi ruhundan üflemişti:
Ramazan
Yâ Rab, şu muazzam Ramazân hürmetine,
Kaldır aradan vahdete hâil ne ise.
Yâ Rab, şu asırlarca süren tefrikadan
Artık ezilip düşmesin ümmet ye’se
Mâdâm ki verdin bize rûh-ı nevîn
Yâ Rab, daha bir nefha-i te’yîd insin.
(Mehmed Akif Ersoy)
Çamurdan beden oruçla yoğrulmuştur. Dönüşüm başlamıştır. Ruhun dönüşü(mü) bedeni de beraberinde sürükler. Şimdi oruçlu bedenlerin her biri birer tapınaktır. Ten kendini ruha teslim ettiğinden artık ‘insan olma’ fırsatına ermiştir:
İnsan ve Oruç
Oruç, ruhun sesi gelir her yıl
Gümüş topuklarını dokundurur kalbimize
Vücut dönmeğe başlar bir tapınağa kurban gibi
Yapılır örtülür uçurumları yakan dualardan
Ten ruhun avuçlarının içinde
Hilkat günlerinin yeniden oluşun terlerini döker
İnsan gecesini değiştirir gündüzüne erer
Bir mevsime döndürür zamanı hiç değişmeyen
İnsanın olma vaktidir bu erme fırsatı
Ruh emzirir anne gibi yeri göğü fecri
Yeni bir insan gelip nöbete duracaktır
Eskisi çürümüş bir heykel gibi devrildiğinden
Ey oruç, diriltici rüzgâr, İslam baharı
Es insan ruhuna inip yüce ilham dağından
Kevser içir, âbıhayat boşalt kristal bardağından
Susamış ufuklara insan kalbinin ufuklarına
(Sezai Karakoç)
Ezanlar imsaktan iftara bu kutlu yolculuğun müjdecisi, kandiller yola çıkan ruhların rehberidir. Bir tepeden ezanla işaret verilir; diğer tepeye nurların inmesi için:
Ramazan Akşamı
İftar topu aksedince İhsâniye’den
Seslendi ezanlarım, Süleymaniye’den
Altında ve üstünde yanıp bin kandil
Nûr indi civâra Nuûruosmaniye’den
(Arif Nihat Asya)
Yola düşenlerden geri kalanlar da vardır. Tenha sokaklarda oruçsuz ve neşesiz, gidenleri seyretmektedir biri. Ruhu ‘gurbet akşamı’nı yaşadığından hüzünlüdür ancak onun da başka bir tesellisi vardır:
Atik Valde’den İnen Sokakta
İftardan önce gittim Atik-Valde semtine,
Kaç def’a geçtiğim bu sokaklar, bugün yine,
Sessizdiler. Fakat Ramazan mâneviyyeti
Bir tatlı intizâra çevirmiş sükûneti;
Semtin oruçlu halkı, süzülmüş benizliler,
Sessizce çarşıdan dönüyorlar birer birer;
Bakkalda bekleşen fıkarâ kızcağızları
Az çok yakından sezdiriyor top ve iftarı.
Meydanda kimse kalmadı artık bütün bütün;
Bir top gürültüsüyle bu sâhilde bitti gün.
Top gürleyip oruç bozulan lâhzadan beri,
Bir nurlu neş’e kapladı kerpiçten evleri.
Yârab nasıl ferahlı bu âlem, nasıl temiz!
Tenhâ sokakta kaldım oruçsuz ve neş’esiz.
Yurdun bu iftarından uzak kalmanın gamı
Hadsiz yaşattı rûhuma bir gurbet akşamı.
Bir tek düşünce oldu tesellî bu derdime;
Az çok ferahladım ve dedim kendi kendime:
‘Onlardan ayrılış bana her an üzüntüdür;
Madem ki böyle duygularım kaldı, çok şükür.’
(Yahya Kemal Beyatlı)
Yolculuk bilinmeze doğrudur. Geceler sıralandıkça bilinmeze biraz daha yaklaşılır. İlahî kaynaktan alınan ilhamla tapınaklardan bereketli çeşmeler akmaya başlar:
Bu Ay
Karagöz seyri değil, gözyaşı dökme ayı;
‘Bilinmez’i bilirler, bilseler ağlamayı…
(Necip Fazıl Kısakürek)
Nahif bedenler en çok bu yolculukta secdeye gider. Ulu bir mabede Mevlâ’nın iltifatıyla mağfiret iner; çünkü huşû hulus ve hürmetle O’na dönülmüştür:
Ramazan
Tâ çocuklukta mâh-ı gufrânın
Şöyle bir levha-i mutahharda
Bana manzûr olurdu timsâli
İçim samt u sükûn ile mâlî
Ulu bir ma’bed-i münevverede
Nazar-ı iltifâtı Mevlâ’nın
Mün’atıf sâyegâh-ı minberde
Bir vücûd-ı nahîf ü bî-tâbe
Ki darâ’atle ser-be-hâk-i sücûd
Leb-i hâmûşu lerze-nâk-i durûd
Öyle bîgane rahât u hâbe
Bir ümîd-i cinânla perverde
Muttasıl zikr eder ibâdet eder
Bin huşû’ u hulûs u hürmetle
Her sücûdunda çeşm-i Hak-bîni…
Sıyırıp perde perde zulmetini
Sermedî bir safâ-yı ru’yetle
Seyr-i firdevs-i mahremiyet eder
(Tevfik Fikret)
Kutlu yolculuğun bitiş vakti gelmiştir. İnananların yüzlerinde gelecek zamanların yolculuklarının tebessümü ve hüznü bir aradadır:
Yine firkat nârına yandı cihân
Hasretâ gitti mübârek Ramazan
Nûruyla bulmuştu âlem yeni cân
Firkatâ gitti mübârek Ramazan
İndi Kur’ân sende ey nûru güzel
Leyle-i Kadrinde ey kadir güzel
Gitti ey tehlîl ü tekbîri güzel
Elvedâ gitti mübârek Ramazan
(…)
Cem olup Hakk’a münacât edelim
Nûr-ı Kur’ân ile doğru gidelim
Bilmedik kadrin Niyazî nidelim
Pek yazık gitti mübârek Ramazan
(Niyazî-i Mısrî)
Zamanı mekânı ve bedenleri dönüştüren Ramazan artık gitse de, yolculuk bitti sanılsa da söylenecek son bir söz, edilecek son bir dua daha vardır:
‘Alnımız secdede bulsun bizi her lahza ezan
Ve hazin ömrümüzün her günü olsun Ramazan’
Zikrimiz Arş’-ı geçip fecre kadar yükselsin
Mâveralardan ümîd ettiğimiz ses gelsin
(Faruk Nafiz Çamlıbel)
Son Yazılar
- Nezle Grip Korona Virüsü Korunma Yolları
- Sarımsak Nasıl Tüketilmeli
- Sınavlarda Başarının 10 Anahtarı
- ÜSYE Üst Solunum Yolu Enfeksiyonu
- Wİ-Fİ Tehlikesi ve Zararlarından Korunma Yolları
Çok Okunanlar
- Sınavdan Korkuyorum - 8.706 okuma
- Ösym Tercih Rehberi - 2.815 okuma
- Ömrü Uzatan İlginç Bilgiler - 888 okuma
- Üniversite Tercihleri - 1.303 okuma
- Turbo İngilizce Kitapları 1-2-3-4 + 2 MP3 CD - 2.300 okuma
- %100 Etik Hacker Eğitim Seti - 1.891 okuma
- Hangi Akıllı Telefonu Almalıyım - 109.721 okuma
- Cep Telefonu İle Uzun Süre Konuşmanın Zararları - 36.984 okuma
- Ünlü Şairlerden Ramazan Şiirleri Ramazaniyeler - 25.357 okuma
- İnanmak Başarmanın Yarısıdır - 18.273 okuma
- Kolajen Nedir Cildimize ve Vücudumuza Faydaları Nelerdir - 13.138 okuma
- Höşmerim Hikayesi ve Tarifi - 10.634 okuma
- Ayetler ve Hadisler - 9.064 okuma
- Yemeklerin Hikayeleri Olur mu? - 8.725 okuma
- Yasaklı Sitelere Giriş - 6.473 okuma
Kategoriler
- Aile Yaşam (27)
- Aile (3)
- Enerji Tasarrufu (1)
- Evlilik (2)
- İlişkiler (5)
- Kişisel Gelişim (4)
- Yaşam Koçluğu (10)
- Alışveriş (20)
- E Kitap (ebook) (2)
- Giyim (18)
- Bebek Sağlığı (1)
- Bilgi Evi (9)
- Oyunlar (3)
- Flash Oyunlar (1)
- Oyun Oyna (2)
- Okey Oyna (1)
- Teknoloji (1)
- Yemek Tarifleri (4)
- Ev Yemekleri (2)
- Tatlı Tarifleri (1)
- Oyunlar (3)
- Dini Bilgiler (1)
- Eğitim (27)
- Ağ Güvenliği (2)
- Beyin Eğitimi (6)
- İngilizce (1)
- Okul Eğitimi (13)
- Web Site Eğitimi (3)
- Zeka Geliştirme (1)
- Eğlence (1)
- Genel (16)
- İlginç Bilgiler (5)
- İnternet (15)
- Backlink (2)
- Hazır Site (1)
- Hosting (1)
- Reklam (1)
- SEO (5)
- Web Sitesi (6)
- Web Trafik (1)
- Yazılım (1)
- Para & İş (29)
- Adsense (1)
- Affiliate Marketing (8)
- Anket Doldurma (8)
- Borsa (2)
- Facebook Para (1)
- Google (1)
- Hibe Kredisi (1)
- Network Marketing (1)
- Satış Ortaklığı (6)
- Yazı Yazmak (1)
- Sağlık (11)
- Fitness (1)
- Horlama Tedavisi (1)
- Kişisel Bakım (2)
- Sivilce Tedavisi (1)
- Viral Enfeksiyon (2)
Etiketler
Üst veri
Son yorumlar
- Kolajen Nedir Cildimize ve Vücudumuza Faydaları Nelerdir için zeynep
- Kolajen Nedir Cildimize ve Vücudumuza Faydaları Nelerdir için zeynep
- Kolajen Nedir Cildimize ve Vücudumuza Faydaları Nelerdir için Gülizar
- Kolajen Nedir Cildimize ve Vücudumuza Faydaları Nelerdir için Fatma
- Kolajen Nedir Cildimize ve Vücudumuza Faydaları Nelerdir için Sevil
YA ŞEHRİ RAMAZAN
Hoşgeldin ya şehr-i Ramazan
Oldun sen onbir aya sultan
Sende indi mubarek Kur’an
Dünya’yı doldurdun hep nurlan
Bu ayda oruç farz kılındı
Hergün teravihler kılındı
Her gece sahura kalkıldı
Her akşam iftarlar yapıldı
Evlerimiz bereket doldu
Açların karnı doyuruldu
ALLAH’ın emrine uyuldu
Şeytanlar zincire vuruldu
Oruç tutanlar sağlık buldu
Nefislere hep gem vuruldu
Camiler müminlerle doldu
İşlenen günahlar affoldu
Kadir gecesi bu aydadır
Bin aydan daha hayırlıdır
Bu geceyi ihya edenler
Gerçekten de çok kazançlıdır
Ramazan şiirlerinde bu şiiri de öneririm nediyim insanın içine işleyen bir yönü var